Nur'un Kahramanları

DURSUN ÖZÇELİK

1998 YILININ sıcak bir Temmuz gününde, Üstad’ımız Said Nursi’yi görmüş halen hayatta olan talebelerini görüp ziyaret etmek maksadıyla, batı Karadeniz yollarına düştük. Kastamonu’dan İnebolu’ya giderken muhteşem manzaralara şahit olduk. Yollar olabildiğince virajlı ve yokuş. Fakat o dağlar, orman ve muhteşem ağaçlar; göze, buruna, hatta hışırtılarıyla kulağa hitap ediyor, yeşile hasret bizleri sanki Cennet yollarındaymışız gibi unutulmaz duygulara gark ediyordu… İşte bu dağlar arasında bir ilçe var ki, tertemiz insanları ve havasıyla bizleri mest etti. Bu ilçenin adı, Küre. Risale-i Nurlarda adı geçen bu şirin ilçe, Aziz Üstad’ımız Kastamonu’dayken, “Kastamonu, İnebolu, Araç, Taşköprü…” gibi hizmet kervanına katılmış mübarek bir karye. Bu mübarek ilçede mübarek bir ağabeyimiz olduğunu duyunca hemen direksiyonumuzu o tarafa çevirdik.

ÜSTAD, ELLERİNDEN ÖPENİN ALNINDAN ÖPERDİ

Küreli Dursun Özçelik Ağabeyimiz, Hz. Üstad’la beraber 1943 Denizli hapsinde dört ay yatmış. Bizi çocuklarıyla beraber işlettiği alt katı bakkal, üst katı da otel olarak kullanılan binanın otel kısmına çıkardı. Bakkalda oğlu ve torunu vardı. 1329 (1913) Küre doğumlu Dursun Ağabey çok yaşlı, zor konuşabiliyor ve çok zor yürüyebiliyor.

Kastamonu-Küre’de, Dursun Özçelik Ağabeyin otelindeyiz

Çok sıcak alâka gördük. Hele Dursun Ağabey bizi görünce sevinçten uçuyor, ne yapacağını şaşırıyordu. “Üstad, ellerinden öpenin alnından öperdi, ben de sizin alnınızdan öpmek istiyorum” dedi ve tek tek hepimizin alnından öptü. “Mis gibi kokuyorsunuz” diye de iltifatlarda bulundu. “Beni memnun ettiniz, Allah da sizi memnun etsin” diye tekrar tekrar dualar etti.

OĞLUNUN ADI “MEHMET FEYZİ,” TORUNUNUN ADI “AHMET FEYZİ”

Dursun Ağabey İzmir’den geldiğimizi duyunca, çok muhabbetinin olduğunu anladığım Ahmet Feyzi Kul ağabeyi sordu. Kendisinin vefat ettiğini ve Çamlık köyünde medfun olduğunu söyledim. Sonra Hasan Atıf Egemen ağabeyi sordu. Onun da vefat ettiğini, Ahmet Feyzi’yle Çamlık’ta yan yana yattığını söyledim. Bir müddet sessiz kaldı; çok duygulanmıştı, gözleri nemlendi. Biz bilemiyoruz, herhalde tam 45 sene evvel Denizli Hapishanesi’nde yaşadıkları hatıralar aklına gelmişti. Dedi: “Üstad Hazretleri, Ahmet Feyzi’ye ‘Risale-i Nur’un avukatı’ derdi.” Dursun Ağabey, oğlunun adının “Mehmet Feyzi,” torununun adının da “Ahmet Feyzi” olduğunu söyledi. Belli ki bu iki “Feyzi”ye çok muhabbeti vardı…

BİZ O ZAMANLAR NE YAZDIĞIMIZI BİLMEZDİK

Dursun Ağabey anlatıyor:

“Üstad’ı Kastamonu’da karakolun karşısındaki evinde ziyaret ettim. Karadağ’a Mehmet Feyzi Efendi’yle giderdi. Biz o zamanlar ne yazdığımızı da bilmezdik. Sonradan anladık ki yazdığımız Üçüncü Şua Münacat Risalesi imiş. Denizli Hapishanesi’nde dört ay yattım. Mahkeme Reisi Ali Rıza (Balaban) Bey çok iyiydi. Üstad zaman zaman ayağa kalkıp, hâkimlere doğru müdafaaya başladığında: ‘Said Efendi, sen rahat ol, müdafaanı yapacaksın’ derdi.”

BİRDEN YANGIN DURDU VE GERİ ÇEKİLDİ

“Üstad, ‘Benim eserlerimin olduğu yerde yangın çıkmaz’ dermiş. Ben buna gözümle şahit oldum.

“Bu bina eskiden ahşaptı. Yandaki bina yanmaya başlayınca burası da çatıdan tutuştu. Biz de çaresiz yerden bir bardak su attık çatıya… Birden yangın durdu ve geri çekildi. İçeride eserler vardı. Allah’ın lutfuyla, eserlerin şefaatiyle kurtulduk.” Dursun Ağabey, “İnanılması güç bir şey” diyerek hayret ve heyecan ile bu hadiseyi yeniden yaşıyor gibi anlatıyordu.

AHMET NAZİF’İN EVİ SATIN ALINSIN

Mübarek Dursun Ağabey çok yaşlı olduğundan çabuk yoruluyor ve zor konuşabiliyordu. Bu yüzden kendisini konuşturarak daha fazla yormak istemedik. İnebolu’ya gideceğimizi söyleyerek ellerini öpüp müsaade aldık. Ayrılırken İnebolu’daki Ahmet Nazif Çelebi’nin evini ziyaret etmemizi tembih etti ve bu evin çok büyük tarihî hizmetler yaptığını söyledi. Öğle namazını Küre’nin tarihî Akşemseddin Camii’nde kılıp ayrıldık. Bir sene sonra 1999’da Dursun Özçelik ağabeyimizin vefat ettiğini duyduk. Mezarı Küre’de… Allah rahmet eylesin!


Ağabeyler Anlatıyor 1