Nur'un Kahramanları

HÂFIZ ALİ YAĞCI

Hâfız Ali Yağcı 1326 (1908) tarihinde Eğirdir’de doğmuş, 25 Temmuz 1998 tarihinde Isparta’da vefat etmiştir. Ispartalıların, “Yağcıların Kambur Hafız Ali” lakabını verdikleri bu rahmetli ağabeyimizin adı, Risale-i Nur’da “Isparta’nın Hâfız Ali’si” olarak dört yerde geçmektedir.

Kambur Hâfız Ali Efendiyi araştırmama sebep, yaptığım bir hata olmuştur. Şöyle ki: “Ağabeyler Anlatıyor 1” kitabımın ilk üç baskısında, “İslamköy’lü Denizli Şehidi Hâfız Ali” diye yayınladığım bir fotoğraf yanlış olarak basılmıştır. Bu ciddi bir hataydı… Kitap piyasaya çıktıktan sonra; bu fotoğrafı tashih etmem için, Isparta’nın Sav Kasabasından bir telefon geldi…

Arayan, Sav kasabasından 1920 doğumlu Hasan Kurt (Hasan Çavuş) ağabeydi. Kendisinden kaydettiğim çok kıymetli hatıralar, “Risale-i Nur Hizmetkârları Ağabeyler Anlatıyor–1” kitabında yayınlanmıştır. Hasan Ağabey telefonda; İslamköy’lü Hâfız Ali Efendiyi ve fotoğrafta görülen şahsı çok yakından tanıdığını söyledi. Fotoğraftaki şahsın adının da Hâfız Ali olduğunu, fakat İslamköylü Hâfız Ali olmadığını belirtti. Biz de sonraki baskılarda bu hatayı düzelttik. Ancak; Bu sefer başka bir itiraz geldi.

Fotoğraftaki şahıs İslamköylü Hafız Ali olarak biliniyor, ancak bu doğru değil. Doğrusu Kuleönlü Hafız Mustafa Ertürk’tür. Tespiti yapan oğlu Said Nuri Ertürk’tür.

HERKESİN BİLDİĞİ FOTOĞRAFTAKİ ŞAHISLAR ŞUNLARDIR

Hayrat Vakfı Başkanı Said Nuri Ertürk Hoca tarafından geldi bu düzeltme. Said Hoca, fotoğrafta görülen Hafız Mustafa Ertürk’ün oğludur. Emirdağ Lâhikasında; adı ‘Said Nursi değil, Said Nuri’ olsun şeklinde adı geçiyor. Hayrat Vakfı’nın avukatı Ali Kurt kardeşimiz, ricam üzerine Said Hocaya fotoğrafı tekrar anlatması için rica ettim. Herhalde merhum babasını tanımayacak değildi… Öyle yapıldı…

Bize verilen bilgilere göre fotoğrafın son tashihatı şöyle: Bu Fotoğraf 1943 senesinde Denizli hapishanesinde çekilmiş. Arkasındaki asılı bezden de belli zaten. Sağdan itibaren isimler; Hafız Mustafa Ertürk, Tâhirî Mutlu, Hâfız Ali Ergün…

Sağdan: Hafız Mustafa Ertürk, Tâhirî Mutlu, Hâfız Ali Ergün

ISPARTA’NIN HAFIZ ALİ’Sİ “KAMBUR HÂFIZ” DİYE ANILIR

Savlı Hasan Kurt Ağabey, Hafız Ali Yağcı’yı söyle anlattı:

O merhum Isparta’nın Hafız Ali’sidir, lakap olarak “Kambur Hâfız” diye anılır…

Benden iki yaş büyüktür… 10 sene önce, Isparta’da vefat etti…

“Yağcılar ailesi aslında Eğirdir’lidir… Isparta’ya sonradan gelmişlerdir… Isparta’da evi ve iki oğlu vardır… Daha çok Risale-i Nurları yazarak hizmet etmiştir… Mevlit de yazardı… Güzel yazısı vardır… Üstad ona Kastamonu Lâhikasında, ‘Isparta’nın Hâfız Ali’si’ diye hitap etmiştir… O fotoğrafın nerede çekildiğini bilmiyorum… Yalnız Kambur Hâfız hiç hapishaneye girmedi… İmamlık yapar, köylere gider çocuk okuturdu… En son Isparta Tabakhane Camiinin imamlığından emekli olmuştur.”

Hasan Kurt ağabey, bu bilgileri Mustafa Uyar’ın da bulunduğu bir ortamda vermiştir. Kambur Hâfız Ali’yi iyi tanıdığını söyleyen Mustafa Uyar da, bilgileri teyit etmiş ve zaman zaman Hasan ağabeye hatırlatmalar yaparak kendisine yardımcı olmuştur.

Kendilerinden Allah razı olsun. Kıyamete kadar sürecek bir yanlışlığı düzeltmiş oldular.

Kambur Hafız Ali’nin Oğlu Mehmet Yağcı Anlatıyor:

BABAM HAFIZ ALİ ATTAN DÜŞMÜŞ VE KAMBUR KALMIŞTIR

Kambur Hafız Ali’nin oğlu Mehmet Yağcı ile görüştüm. Babası hakkında şu bilgileri vermiştir:

“Babam 1326 (1908) Eğridir doğumludur. 25 Temmuz 1998 tarihinde vefat etti. Mezarı Isparta Karış Mahallesi Kabristanındadır. Yıllarca muhtelif camilerde fahri olarak imamlık yapmıştır. En son görev yaptığı yer mahallemizdeki Tabakhane Camisidir. Babam köylere kadar gider talebeleri okuturdu. O kadar çok Risale-i Nur yazdı ki, akıllara durgunluk verecek derecedeydi… Vefat ettiğinde tam dört çuval vardı… Onları ziyarete gelen nur talebelerine hediye olarak verdik, elimizde çok az kaldı. Babam yazdığı Risaleleri Bediüzzaman’a götürür kontrol ettirirdi. Sav ile de irtibatı kuvvetliydi babamın, oraya da gider yazarlardı. Ben Bediüzzaman hazretlerini evinin penceresine iken birkaç kere uzaktan gördüm. Nurani simasını gördüm, fakat çok küçük olduğumdan gidip elini öpmek aklımıza gelmedi, nasip olmadı…

“Bizim dedelerimiz aslında Ispartalıdırlar… Bunlar Eğridir’den Yörüklerden yağ peynir satın alıp Isparta’da satarlarmış. Ben çok küçüktüm ama hatırlarım, develerle Eğridir’den Isparta’ya yağ peynir getirirlerdi… Bu ticaret sebebiyle, seksen sene önce, babamın babasıgiller bir müddet Eğridir’e yerleşmişler. Babamın annesi Isparta’dan gelin gidiyor Eğridir’e. Babam 1326 senesinde Eğridir’de doğmuş. Ama sonra tekrar Isparta’ya gelmişler.

“Babam Hafız Ali Yağcı 1.60 boylarında, sakallıydı. Küçükken Eğridir’de davarları güderken at üstünde hafızlığa çalışırken attan düşüyor, arkası taşa geliyor ve sırtındaki kemik kırılıyor. Böylece zincir kemiği eğri kalıyor. Bu yüzden babam kamburcaydı ve kendisine “Kambur Hafız” derlerdi. Yağcı soyadı ise dedemlerin yaptığı yağ ticaretinden dolayı gelmiş. “Yağcıların Kambur Hafız” lakabı böyle verilmiştir babama…”

Kambur Hafız Ali Yağcı

KASTAMONU LÂHİKASINDA ‘ISPARTA’NIN HÂFIZ ALİ’Sİ’

Hasan Kurt ağabey, Kambur Hâfız Ali için; “Üstad ona Kastamonu Lâhikasında ‘Isparta’nın Hâfız Ali’si’ diye hitap etmiştir.” Deyince Külliyatı taradım ve şu ibareleri tespit ettim:

“Isparta’nın Hâfız Ali’si (Kâtib Osman1) elhak ikinci bir Hüsrev olduğuna, benim de kanaatım geldi. Cenab-ı Hak onu ve Mehmed Zühdü gibi çok fedakârları ve Risale-i Nur’un hakikî sahiblerini Isparta’ya ihsan eylesin, âmîn.” (Kastamonu Lâhikası 100)

“Aziz, sıddık kardeşlerim! Bu dakikada Hüsrev, Rüşdü, Re’fet, Isparta’nın Hâfız Ali’si askerlikten ne vakit geleceklerini merak ediyorum.” (Kastamonu Lâhikası 144)

“Hem Hüsrev’in ve Hâfız Ali’nin mektublarında isimleri bulunan sebatkâr kardeşlerime ve Kâtib Osman ve Mehmed Zühdü ve Isparta Hâfız Ali’si2 ve Sava kahramanlarına birer birer selâm ve dua ediyoruz.” (Kastamonu Lâhikası 239)

“Isparta içindeki has ve hâlis kardeşlerimizden, bu âhir mektublarda; Mehmed Zühdü, Isparta Hâfız Ali’sinden haber alamadığımdan merak ettim. Rahatsız değiller mi?” (Kastamonu Lâhikası 242)

1 Parantez içindeki (Kâtib Osman) ibaresi; sadece burada, Isparta’nın Hâfız Ali’sinden maksadın (Kâtib Osman) olduğuna işaret etmek için olsa gerektir. Zira sayfa 239’da aynı cümle içinde ‘Kâtib Osman’ ve ‘Isparta’nın Hâfız Ali’si’ ayrı ayrı yazılarak farklı şahsiyetler olduğu açıkça belli olmaktadır.

2 Aynı paragraf içinde iki Hafız Ali isminin geçmesi, çok net bir şekilde, aynı anda yaşamış iki adaş şahsiyetin varlığını ispat ediyor.


Ağabeyler Anlatıyor 3