TEVFİK GÜL
TEVFİK GÜL Ağabey, 1913 Isparta/Sav köyü doğumludur. Külliyatta isimleri çok geçen Sav kahramanı Hafız Mehmet Gül’ün oğlu, Mustafa Gül ve Ali Gül’ün yeğenidir. Risale-i Nurlar Sav köyü Merkez Camii/Dalboyunoğlu Camii/ imam hatibi Hacı Hafız Mehmet Avşar vasıtasıyla girmiş. Tevfik Gül Ağabey işte bu camide 25 sene müezzinlik yapmış ve oradan emekli olmuştur… On senesi merhum Hacı Hafız ağabeyden sonra imam olan -babasıyla aynı adlı- oğlu Mehmed Avşar’a, 15 senesi de ahfadına yani torunu Ahmed Avşar’a müezzinlik yaparak geçmiştir. Baba, oğul ve torunun kabirleri Merkez Camiinin
penceresinin hemen altında yan yanadır.
Tevfik Ağabey çok müdakkik ve belâgat sahibi bir nur talebesi… Kendisini, tanıştığımız 1995 senesinden beri hemen her sene ziyaret ettik. Tevfik ağabeyimiz 30 Nisan 2004 tarihinde vefat etti ve Sav kabristanına defnedildi. Muhtelif tarihlerde anlattığı çok kıymetli hatıralarını kaydettik:
ÜSTAD BARLA’YA GELDİĞİNDE ÇOCUKTUM
“Biz Üstad’ın şahsını görmeden ittiba ettik. Malum Şark’taki Şeyh Said Hadisesi’nden sonra Üstad’ımızı Burdur’a nefyediyorlar. Burdur’da fazla kalmadı. Yine hükümetin isteğiyle Isparta’ya sürgüne gönderiliyor. Isparta’da Üstad’ımıza çok sahip çıkanlar oluyor. Ben o zaman daha çocuktum. Babamlardan işitiyordum. Isparta’da bir müddet kaldıktan sonra, bu sefer Barla’ya nefyediliyor. O zamanlar Barla ücra bir yer… Eskiden orada yaşayan Rumları sürmüşler, yerlerine muhacirleri getirmişler…
“Üstad Barla’ya yerleşince, karakoldan sıkı takibe aldıkları halde, başta Muhacir Hafız Ahmet, Mübarek Süleyman, Sıddık Süleyman, Şamlı Hafız Tevfik, Lütfi’ler, Mustafa’lar, Hacı Bahri’ler sahip çıkmışlar. Bunlar Üstad’ın Barla’da telif talebeleri… Malum (1935) Eskişehir Mahkemesine kadar Üstad’ımız Barla’da sekiz sene kadar kalmış oldu. Sonra Eskişehir’den Kastamonu’ya nefyedildi.
RİSALE-İ NUR’UN SAV’A GİRMESİ HARİKA BİR ŞEKİLDE OLUYOR
“Sav’a Risale-i Nur hizmetini ilk olarak Merkez (Dalboyunoğlu) Camii imamı Hacı Hafız Mehmet Avşar soktu. Babamlar ve bu âlim zatlar, Isparta’da eski medrese usulü Arabî ders almışlardı. Isparta’da Hacı Rıza Efendi diye ehl-i takva bir hocaları vardı, Mimar Sinan Camii’nin de imam hatibi idi, Isparta’da bir de bak- kalı vardı. Sav’dan haftada bir gün merkeple Isparta’ya pazara gidilirdi. Buradan gidenler hem hocaları Hacı Rıza Efendi’yle görüşürler, hem de eşyalarını dükkânına bırakıp işlerini görmeye giderlerdi. İşte bir gün orada Hacı Hafız Efendi bir kitap görüyor, eline alıyor biraz okuyor ve çok güzel bir şey olduğunu anlıyor. Hocasından kitabı okumak için istiyor.
“Hacı Hafız Efendi, kitabı alıp Sav’a geliyor. Yatsı namazını camiinde kıldırdıktan sonra hâlâ muhafaza edilen odasına çekiliyor ve kitabı okumaya başlıyor. Okudukça okuyor, okudukça hoşuna gidiyor. Öyle bir dalıp gidiyor ki, ‘Hay mübarek, ne güzel yazılmış…’ diye takdir ede ede devam ediyor. Gece yarısı birden bir ses geliyor, ‘Hacı Hafız Efendi, ben uzakta değilim Barla’dayım, gelirsen görüşürüz’ diyor bu ses… Hoca iyice heyecanlanıyor. Hacı Hafız’ın, gözleri âmâ ihtiyar bir babası vardı, ona bu hadiseyi anlatıyor. Babası da: ‘Git oğlum, benden de selâm söyle, bize dua etsin’ diyor. O sıralarda, ‘Barla’ya bir Hoca gelmiş’ diye duyulmuştu.
“Hacı Hafız Efendi’nin bir atı vardı, binerek Barla’ya varıyor. Acaba nerededir diye bakınırken, orada oynayan çocuklara soruyor. Bakıyor ufacık bir oda, yanında bir mescit… Üstad kapıya çıkıyor, ‘Buyurun Hacı Hafız’ diyor.
Ağabeyler Anlatıyor 1